Marka yönetimine dair bir sürü yazı yazıp da marka yönetiminde
başarılı olan bir örneği enine boyuna ele almamak olmaz. Yakın zamanda kurulan
ve kısa sürede markalaşabilen bir markayı ele almak da daha doğru olur. Yoksa
yıllardır piyasada var olan ve arkasındaki devasa sermaye olduğu için “dura
dura markalaşan” markalardan birini ele almak kolaycılık olurdu. Ayrıca, marka
yönetiminin tüm kurallarını yerine getirerek kısa sürede başarılı olan bir
markadan bahsedelim ki, sittin senedir piyasada olmalarına rağmen bu başarıya
ulaşamamış markalarımız da ders çıkarsın.
Bu yüzden örnek olarak Madam
Coco’yu seçtim. İsmi, logosu, ürün gamı ve mağaza dekorasyonu ile
konumlandırma bütünlüğü ve tutarlılığı olan ender markalardan birisi olduğu
gibi, bana göre pazarlama karmasını da (4P: Product, Price, Place, Promotion)
başarılı bir şekilde yönetmektedir.
Ana ürün grubu ev tekstili olan ama mağazalarında mini ev
aksesuarları ve kozmetik ürünler de sunan Madame Coco 3 yılda 130 mağazaya
ulaşmayı başarmıştır. Çoğu AVM’lerde olan mağazalarıyla ev tekstili ve
aksesuarları satabilerek ayakta kalabilmenin ötesine geçip sürdürülebilir
büyüme yakalayan ender markalardandır. Üstelik Madame Coco’nun kendi üretimi de
yoktur. Mağazalarında sunmayı düşündükleri tüm ürünleri çok titiz bir süreçten
geçerek belirleyen, seçen, alan veya fason ürettiren bir markadır. Birçok
ürününü de yurt dışından tedarik etmektedir.
(Madame
Coco markasının sahibi 2011 yılın Ocak ayında kurulan DEHA MAĞAZACILIK EV
TEKSTİLİ ÜRÜNLERİ SANAYİ VE TİCARET ANONİM ŞİRKETİ’dir.)
Madame Coco 3 yılda,
yıllardır ev tekstilinde olan Zorlu Grubu’nun (Taç ve Linens mağazalarıyla)
yapamadığını başarmıştır. Kendisinden önce piyasaya çıkan Özdilek,
BrillantHome, Karaca, Penelope, Chakra, İssimo, Days in Colors, Sarev, English
Home gibi markaları 3 yıl gibi kısa bir sürede “marka bilinirliği” ve “satış
noktası sayısı” gibi alanlarda geçmeyi başarmıştır.
(Yazının burasında English Home’u Madame Coco’dan daha başarılı
bulanlara bir bilgi: Madame Coco markasından yaklaşık 4-5 yıl önce hayatına
başlayan English Home’u kuranlardan İlhan Tanacı 2009 senesinde bu markadaki
hisselerini satmış ve ardından Madame Coco markasını yaratmıştır. Pazarlama
zekası ve marka yönetim bilgisi/becerisi yüksek olan bu dahi girişimci ile hiç tanışmadığımı
ve şirketlerine danışmanlık yapmadığımı bilmenizi isterim. Danışmanlık yaptığı
markalara övgüler düzen makaleler yazan danışmanlardan olmadığımı bilirsiniz)
Bu başarılı markadan ders çıkarabilmek için sorulması gerek soru şu;
Madame Coco nasıl bu kadar kısa sürede markalaşabildi ve yaygınlaşabildi? Bu
sorunun cevabını başlıklar halinde size aktarmak istiyorum.
Doğru Konumlandırma
Yıllardır, biz marka
danışmanları ne diyoruz; Konumlandırma kısa yoldan sizi markalaşmaya götüren en
önemli yatırım aracıdır. Doğru bir konumlandırmanız varsa hızla
markalaşırsınız. Mademe Coco markasının bütüncül ve tutarlı bir marka
konumlandırması vardır. Deşelim; Madame Coco bir Fransız markası gibi davranır.
Adeta Parislidir (Parizyen / Parisienne). Mağaza ambiyansı ve ürünleriyle adeta
Paris’teki köklü bir mağazaya girmiş gibi hissedersiniz kendinizi. Mağazalarındaki lavanta kokuları da
Fransa çağrışımı yapmaktadır. (Fransa’nın milli çiçeği denebilecek olan
lavanta, Fransız parfümlerinin de ana koku maddesidir. Madame Coco
mağazalarında her dönem lavanta kokan ürünler vardır ve tüm mağazaları bu
yüzden lavanta kokar.) Bir zamanlar web sitesinde Edith Piaf’ın Milord
şarkısını çalarak Fransız algısını daha da köpürtürlerdi. (Şimdi neden müzik
yok anlayamadım)
Hemen hemen herkesin hemen fark edebileceği gibi adı da Fransızcadır. Madame Coco tabelasını gören, bu markanın ismini duyan herkes Fransız markası zanneder. Fransa’dan gelen ev tekstili modası ve ürünleri satıldığını düşündürten sinyallerle doludur Madame Coco. (Belki de bu algıyı bozmamak için marka yaratıcıları etrafta pek gözükmez, web sitesinde ne zaman nerede kurulduğundan bahsetmez, internette marka tarihçesine dair bir şey bulunmaz.)
Hemen hemen herkesin hemen fark edebileceği gibi adı da Fransızcadır. Madame Coco tabelasını gören, bu markanın ismini duyan herkes Fransız markası zanneder. Fransa’dan gelen ev tekstili modası ve ürünleri satıldığını düşündürten sinyallerle doludur Madame Coco. (Belki de bu algıyı bozmamak için marka yaratıcıları etrafta pek gözükmez, web sitesinde ne zaman nerede kurulduğundan bahsetmez, internette marka tarihçesine dair bir şey bulunmaz.)
Madame Coco’nun herhangi bir mağazasına veya web sitesine girerseniz
de bu Fransız havasını hemen sezinlersiniz. Mağaza dış cephesi Paris’te 200
yıldır var olan köklü mağazaların dış cephesine benzer. İçerideki mağaza
mobilyaları da köklü bir Fransız mağazasının yeni/modern yorumu gibidir. İçerideki
reyon bölmeleri çıkıntılı hatlara sahiptir ve bir saray odasını andırır. Reyon
isimleri el yazısına benzer bir fontla belirtilir. Tipografiden oluşan logosu
100 yıl önceki markaların fontlarına benzemektedir.
Ürünleri ise klasik ev tekstili üreticilerininkinden farklıdır.
Ülkemizde, bundan 10-15 yıl önce geniş yığınlar klasik Anadolu tarzı nevresim,
çarşaf, pike, yorgan, perde, havlu, bornoz alırken English Home ile başlayan
bir akımla Avrupa tüketicisi tarzında ev tekstiline merak başlamıştır. İnsanlarımız
artık evlerine güzel buldukları her şeyi almıyorlar, evlerini bir tema içinde
döşemek istiyorlar. Bu yüzden ürünleriyle bir tema kombinlenebilen, Avrupai
temalar sunan markalara/mağazalara yöneliyorlar. Özellikle yeni nesil ev
tekstili tüketicilerinin English Home ve Madame Coco gibi mağazalara
yönelmelerinin sebebi budur. Madame Coco da evlerinde tema bütünlüğü oluşturmak
isteyen tüketicilere her dönem cazip gelecek “klasik/romantik dönem Fransız desenlerinden etkilenerek hazırlanmış” koleksiyonlar sunmaktadır.
Ben, 1750’li yıllarda yaşamış Fransa Kraliçesinin yaşam hikâyesini
anlatan ve 2006 yılında vizyona giren “Marie
Antoinette” isimli filmin konseptinin, bu filmde kullanılan doku ve
kumaşların Madame Coco konumlandırmasına ve ürünlerine ilham verdiğini
düşünüyorum. Sanki bu filmden alınmış kareler Madame Coco’nun konsept
çağrışımlarını (concept board) oluşturmuş.
Madam Coco web sitesinde (http://www.madamecoco.com/hakkimizda.asp?inf=1) kendisini şöyle tanımlıyor: “Madame Coco, pamuğun duygulara hitap eden yumuşak dokunuşunu kendine özgü şiirsel
yorumu ile evlerinize ılık bir esintiyle taşıyor. Elegant çizgisini, doğanın
huzur veren renkleriyle birleştiriyor. Paris kokan dükkanlarında her mevsimin
alışkanlığı olacak bir ev tekstil ve giyim klasiği sunuyor.”
Bu tanımlamadan ve markanın fiziki duruşundan da anlaşılacağı gibi
“Fransızlık ve 1700’lü yıllara ait
elegantlık” Madame Coco’nun konumlandırmasının özüdür. İnternette Madame
Coco hakkında insanların yorumlarına bakarsanız, Madame Coco’nun bu yalın ama
oldukça güçlü çağrışımları olan “konumlandırmasını” hedef kitlesine
aktarabildiğini görürsünüz. (Darısı; yola çıktıktan sonra konumlandırma
belirleyip de, kendisine diktiği konumlandırmanın içine sığamayan markaların
başına.)
Avantajlı İsim
Hep dediğimiz gibi önce markanızı yıllarca taşıyacak bir
konumlandırma belirleyeceksiniz, ardından isminize karar vereceksiniz. Yoksa ismi konumlandırmasına uymayan, altı
kaval üstü şeşhane olan markalardan biri konumuna (yoksa konumsuzluğuna mı
demeliydim) düşersiniz. Konumlandırma özü “Fransızlık
ve 1700’lü yıllara ait elegantlık” olan bir marka yaratacaksanız adı
elbette Fransızca olmalıdır. Madame Coco ismi bu yüzden çok doğru bir seçimdir.
Hele hele .com uzantısı boş bir isim
seçmeleri da oldukça avantajıdır. Bu markanın global olma ve Fransız algılanma
amacına da yardım etmektedir.
İsmi kelime kelime analiz edecek olursak: Hedef kitlesi %99
oranında kadın olan bir markanın adının “Madame” kelimesiyle başlaması son
derece zekice bir yaklaşımdır. Bu kelimenin kadın anlamına geldiğini Zimbabwe’deki ilkokul çocukları bile
bilir. “Coco” kelimesi biraz “kokoş” kelimesini ve çokça da “Coco Chanel”
markasını çağrıştırmaktadır. (Kokoş; aşırı süslü, birbirine uyumsuz giysiler
giymeyi seven zengin kişi anlamına gelirken, Coco Chanel de 1900’lerin başında
Coco Chanel isimli tasarım ve trend dehası bir kadın tarafından yaratılan dünyaca
ünlü lüks moda ve kozmetik markasıdır.) Yani Coco kelimesi üst segmente dair çağrışım yapmaktadır. Bu da ismin
avantajlarındandır.
Ama bence marka isminin en büyük avantajı “Madame Coco” isminin;
tarihi bir kişiliği, Avrupa’ya ait tarihi bir akımı, bir tasarımcıyı, bir tarzı
ifade ediyormuş hissi vermesidir. Bu isim markalaşmaya 1-0 önde başlamalarına
yol açmaktadır.
Titiz
Hesaplara Dayanan Mağazalaşma Stratejisi
Konumlandırmanız, ürün gamınız ve isminiz yıllara meydan okuyacak
kuvvette olsa da, bir mağaza markası üretebileceği ciro ve brüt kar üzerinden
mağaza metrekaresine ve mağaza işletme giderlerine karar verip
mağazalaşmalıdır. (Ya da tam tersi.) Yoksa ortaya birbirinden farklı
büyüklüklerde olan ve farklı hedef kitle lokasyonlarında bulunan mağazalar
ortaya çıkabilir.
Madame Coco sizlerin de kolayca fark ettiği gibi AVM’lerde
mağazalaşmayı tercih etmekte ve ortalama 80-100 metrekarelik mağazalar
açmaktadır. Madame Coco’nun bir mağazasında ortalama aylık 100 bin TL ciro ve %50
brüt kar ve %10 da mağaza faaliyet karı üretebildiğini tahmin ediyorum/edelim.
Bu da 130 mağazada aylık 1,3 milyon TL faaliyet karıdır ki, bunun büyük bir
kısmı merkezin yönetim/pazarlama giderleri ile yeni mağaza yatırımlarına harcanmaktadır.
Marka matematiğini daha kolay anlayabilmeniz için aşağıdaki gibi bir tablo
hazırladım.
Mağaza
Sayısı |
Mağaza
Cirosu |
Brüt
Karlılık |
Brüt
Kar
|
Kiralama
Giderleri |
Personel
Giderleri |
Diğer
Giderler |
Mağaza
İşletme Giderleri |
Mağaza
İşletme Giderleri |
Mağaza
Faaliyet Karı |
Mağaza
Faaliyet Karı |
1
|
100.000
|
50%
|
50.000
|
26.000
|
10.000
|
4.000
|
40.000
|
40%
|
10.000
|
10%
|
130
|
13.000.000
|
50%
|
6.500.000
|
3.380.000
|
1.300.000
|
520.000
|
5.200.000
|
40%
|
1.300.000
|
10%
|
Madame Coco’nun rakamları yukarıdaki gibi olmasa da, mağaza matematiğinin
temeli yukarıdaki tabloya dayanır. Bir yandan markanızın konumlandırmasını
belirlerken, öte yandan; ne tip lokasyonlarda, kaç metrekarelik mağazalarda, ne
kadar ciro, brüt kar ve faaliyet karı üretebileceğinizi hesaplamanız gerekir. Yani
hayata geçirmeyi planladığınız yeni markanızın konumlandırması üzerinde çalışırken,
sürdürülebilir büyüme simülasyonları da yapmalısınız. Simülasyonda mağazalarınız aracılığıyla ürettiğiniz
faaliyet karlarıyla büyümekte olan firmanızın/markanızın tüm ihtiyaçlarını
karşılayıp, geriye tatmin edici kar edip edemediğinize bakmalısınız.
Simülasyonda tatmin edici kara ulaşıncaya kadar konumlandırmanızda revizyonlar,
ince ayarlar yapmalısınız.
Ölçek ekonomisinden faydalanmak ve satılan malların maliyetini
düşürmek için her bir üründen yüksek miktarlarda üretmeli veya
ürettirmelisiniz. Madame Coco’nun sahipleri bu gerçeği çok iyi bildikleri için
hızla mağaza sayılarını artırarak (ortalama ayda 3,5 mağaza açarak) daha büyük
bir satın alma kapasitesine ulaşıp, en iyi tedarikçilerden, en avantajlı fiyata
ürün alma düzeyine ulaştıklarına eminim.
Marka matematiği ve mağazalaşma stratejisi başarılı olduğu için
Madame Coco bu kadar hızlı markalaşabildi. (Benim bildiğim kendi yağıyla
kavrulan ve sürdürülebilir büyümesi olan bir marka Madame Coco. Farklı bir
bilgisi olan varsa lütfen beni bilgilendirsin.)
İyi Planlama
Markalaşma ve mağazalaşmak için iyi planlama şarttır. İşe
başlamadan önce ne yapacağınızı, nasıl yapacağınızı, ne zaman yapacağınızı,
kaça yapacağınızı ve karşılığında ne kazanacağınızı iyi planlarsanız
hatalarınız azalır. Doğru konumlandırma çalışması ve titiz marka matematiği
hesaplaması bu yüzden önemlidir. Perakendecilikten üretilen her türlü karı
doğru yere yatırmanıza yardımcı olur. Birçok perakende markası yola çıktıktan,
hatta epey yol aldıktan sonra “aaa,
yanlış yapmışız” diyerek ya ismini değiştirmekte, ya logosunu yenilemekte,
ya mağaza dış cephesini veya dekorasyonu revize etmektedir. Basit gibi görünen
bu değişiklikler bin bir güçlükle elde edilen karları alıp götürmektedir. Bu
yüzden perakende markası yaratırken işin en başında doğru konumlandırma ve her
yıla girerken de doğru iş planları ortaya koymalısınız. Bunu yapabilirseniz iki
ileri bir geri gitmezsiniz. Böylece hızınız da kesilmez.
Üç yılda 130 mağazaya ulaşan ve ilk mağazasıyla son mağazası aynı
konsepte sahip olan, belirgin yenilemelere gitmek zorunda kalmayan Madame
Coco’nun planlamada da başarılı olduğunu söyleyebiliriz.
Kaynakları
Doğru Yere Harcamak
Her bir mağazanın kendisi en önemli reklam mecrasıdır. Tüketiciler
sizin mağazalarınızı ne kadar çok yerde görürse sizi o kadar prestijli marka
olarak algılar, hafızasına kaydeder, mağazanızı gezmek ister. Her bir mağaza
marka bilinirliğine bildiğiniz tüm tanıtım faaliyetlerinden daha çok etki eder.
Bu yüzden perakende markalarının reklamlarını medyada ürün/hizmet markalarından
daha az görürüz.
Şu ana kadar Madame Coco markasını medyada çok görmememizin
sebebi, tüm mağazalarından elde ettikleri faaliyet karlarının önemli bir
bölümünü yeni mağazalar açmaya ayırmalarından kaynaklanıyordur. Mağaza sayısı
arttıkça elde edilecek faaliyet karları artacağı için, her mağazayla birlikte
reklama/tanıtıma ayrılan bütçe de artacaktır. Doğru olan da budur.
Marka yönetiminden, perakendecilikten ve pazarlama planından
bihaber olan hayalperest yeni yetme perakende markaları ise henüz yeterli mağaza
penetrasyonuna ulaşmadan reklama/tanıtıma devasa bütçeler yatırarak risk
almakta, bekledikleri cirolara ulaşamadıkları için de tökezlemekte veya iflasa
sürüklenmektedirler. (Şansları varsa ya bir ortak bulabilirler ya da
markalarını satın alacak bir yatırımcı.)
Hedefledikleri mağaza penetrasyonuna ulaştıktan sonra Madame Coco
markasının reklamlarını medyada daha çok göreceğimizden eminim. Bu güne kadar
göz boyayan reklamcılara aldanıp elde ettikleri faaliyet karlarını reklama
gömmemeleri, Madame Coco’nun başarısındaki bir başka etmendir.
Sadık Ziyaretçi Getiren Kampanya
Sürekliliği
Yazının
burasında Madame Coco’dan uzaklaşıp Tchibo markasına değinmek istiyorum.
(Aslında bir yazıyı da marka yönetiminde harikalar yaratan bu perakende markası
hak ediyor.) Tchibo 50-60 metrekarelik mağazalarında müşterilerine yenilikçi ve
kaliteli ürünler, kafe ortamı, lezzetli kahveler ve birbirinden estetik kahve
makinaları sunmaktadır. Sadık ziyaretçileri olması için her mağazadaki ürün
gamını bölüm bölüm her hafta yenilemektedir. Böylece Tchibo’dan bir iki defa
alışveriş yapan birisi, AVM’ye gittiğinde alışveriş yapacağı yoksa bile “Tchibo’da yeni ne var bir bakalım”
diyerek içeri dalmaktadır. Zaten bir insan bir mağazadan içeri giriyorsa büyük
bir ihtimalle alışveriş yapacak demektir. Perakendecilikte en büyük yarış da
mağazadan içeri müşteri sokmakla ilgilidir.
Madame Coco da mağazasından içeri daha fazla tüketici sokmak
ve sadık ziyaretçisi olacak tüketiciler edinmek için sürekli olarak yüksek
indirimli kampanyalar düzenlemektedir.
Madam Coco mağazasının
camlarında (yandaki resimdeki gibi) yüksek indirim oranlarıyla kampanya
yapıldığını gören tüketiciler de bu kayıtsız kalmıyor ve içeri giriyor.
Peki Madame Coco bu kadar
yüksek indirim kampanyalarını nasıl yapabiliyor? Çünkü mağazasına sürekli yeni
ve sınırlı sayıda ürün soktuğu için pahalı fiyatlama yapıyor. Tutan ürün pahalı
(karlı) fiyattan hemen eriyor. Erimeyenler için %50+%20, %50+%50, %70+%20 gibi
kampanyalar düzenliyor. Dolayısıyla vitrin camlarında sürekli bu indirim
yüzdelerini görüyor ve kayıtsız kalamayıp içeriye giriyorsunuz.
Madame Coco’nun marka
yönetiminde başarılı olduğuna dair daha pek çok örnek ve kanıt verebilirim. Ama
en önemli kanıt marka değerlerini hızla yükseltmeye çalışmalarından
kaynaklanıyor. Marka yönetiminin esası da aslında budur. Sadece ürün ve
hizmetlerinizi daha çok ve daha karlı fiyattan satmak içim markalaşmazsınız.
Bir gün markanızı da satabileceğinizi göz önüne alarak markalaşmaya çalışır ve
marka yönetiminin kurallarını yerine getirirsiniz.
Bir markayı satma tadına
varan bir girişimcinin yarattığı yeni markada da aynı hedefi olduğunu
düşünürüm. Bu yüzden Madame Coco’nun ileride çok güzel bir fiyattan yabancılara
(özellikle de paralı Arap şeyhlerine) satılabileceğini öngörebiliyorum. Bu yüzden
marka yönetiminde oldukça başarılı gidiyor olabilirler. Hatta bu uğurda belli
bir miktar kredi bile kullanılabilir. Çünkü marka satın almak için aportta
bekleyen yatırımcılar borçsuz bir şirket değil markalaşmış ve yaygınlaşmış bir
markayı almayı tercih ederler. Özellikle perakendecilikteki marka/firma el
değiştirmelerine bakacak olursanız piyasaya ve bankalara tonlarca borcu da olsa
yaygın mağaza ağı olan ve marka bilinirliği yüksek markaların kolayca
satılabildiğini görürsünüz.
Yalnız Madame Coco markası
satılacaksa iyi bir fiyattan talibi olması için yurt dışında da mağaza sayısını
100’ün üzerine çıkartması şart. Tabii her ülkede numune mağaza açmak yerine 2-3
ülkede adam gibi mağazalaşması daha fizıble olacaktır. (Marka yönetiminde bu
kadar başarılı olan bir firmaya böyle bir uyarıda bulunmam gerekmez ama ufak da
olsa eksik taraflarını gördüğüm için dayanamadım öğüt verdim. Danışman refleksi :)
Not: Madame Coco’ya yakıştıramadığım ve acilen el
atmalarında fayda gördüğüm konular:
·
Logonun ve tipografinin hangi
alanlarda (ebatlarda) nasıl kullanılacağı da bir standarda bağlanmalıdır.
Ürünlerin üzerinde ve internette Madame Coco’ya dair birden fazla logo
bulunmaktadır. Bu logoların birbirlerinden büyük farkları olmasa da, bu durum marka
yönetimini başarıyla yürüten bir markaya yakışmamaktadır.
·
Madame Coco’nun yeni yeni etrafta
görmeye başladığımız ilanlarında da bir tasarım birliğine gitmesinde fayda var.
Öyle ki; insanlar ilandaki logoyu görmeseler dahi ilanın Madame Coco’ya ait olduğunu
anlamadırlar. İyi bir reklamcıya sorarlarsa ne demek istediğimi daha iyi
anlarlar.
·
“Kokocum” ile
markaya seslenilen reklam filmleri Madame Coco’nun bin bir emekle hazırlanan ve
yerleştirilen güzelim marka konumlandırmasına atılan bir gol olmuş. Bu kadar
avam bir yaklaşım hiç yakışmamış Madame Coco’ya. Bu lekeyi temizlemek uzun
zaman alır. (Bkz: http://www.youtube.com/watch?v=6paiEjVIVoY) Neyse ki, bu reklam filmleri pek fazla yer almadı TV
kanallarında. Reklam
ajansına Madame Coco konumlandırması tekrar anlatılmalı ve bu konumlandırmayla
tutarlı reklam hazırlamaları talep edilmeli.
·
Madame Coco’nun birçok
mağazasında çalışanlar çok sevimsiz ve soğuk. Elbette marka duruşuna uygun
davranmaları, aşırı sıcak olmamaları gerekir. Marka konumlandırmalarına uygun
olarak mağaza personelinin müşterilere karşı (düzeyli ve hizmetkar olmak
şartıyla) arogan tavır sergilemelerinde bence bir sakınca yok ama asla soğuk ve
küstah olmamaları gerekir. Marka konumlandırmasını da anlatan bir eğitim bu
sorunu düzeltir.
·
Sanal
mağazalarının sürekli aksaması, önce stoklarında olmayan ürünleri satıp sonra
düzeltmeye çalışmaları, teslimatlarını geciktirmeleri gibi nedenler affedilir
gibi değil. Bu alanda hemen bir iyileştirme projesi yürütmeliler. En büyük ve
en karlı mağaza sanal mağazadır. Buradaki aksaklıklara karlılığa çok olumsuz
etki eder. (Sanal
mağazasının tasarımı ve içeriği de zayıf. Daha estetik ve daha doyurucu bir
site olmalı)
·
Hedef kitlesinde
olan olmayan herkese, bıktırıcı frekansta SMS atmaları da çok yanlış. Sanırım
izinli pazarlama denen kavramdan haberleri yok. Madam Coco adını duymamış,
mağazasının önünden geçmemiş, liseli erkeklere bile SMS gönderebilmekteler.
Sadece kendilerinden alışveriş yapan ve böylece müşteri cari kartı açılan ve de
kendisinden izin alınan müşterilerine SMS göndermelidirler.
·
Müşteri
şikayetlerini iyi yönetemiyorlar. Şikayetvar.com sitesinde haklarında yüzlerce
etten püften şikayet var. Şikayetçilerle tek tek görüşüp gönül almaları
gerekir.
Özetle;
başta Madame Coco markasının yaratıcısı İlhan Bey olmak üzere, bu markaya emeği
geçen tüm çalışanlarını ve tedarikçilerini kutluyorum. Başarılı marka
yönetimine dair güzel bir örnek oldukları için tebrik ederim.
Web sitem: www.muratsaylan.com
Twitter Hesabım: https://twitter.com/RekabetGucunuz